Seni Kaybetmek, Bana Kendimi Kazandırdı

Sevgili ailem,

Neyin benim için doğru olduğunu ve nasıl davranırsam mutlu olacağımı siz bilirdiniz. Hayır diyemezdim size. Dersem bu ihanet olurdu. Diyebilseydim, sınırlarımı fark edip, buna uygun davranırdınız belki de. Ama büyük ihtimalle anlamazdan gelirdiniz çünkü anlamak, emek ister. Çözüm üretmeyi, hatta değişmeyi gerektirir. Uğraşmazdınız. Ben de anlatmakla ve kendim olmakla uğraşmadım. Çünkü bana diktiğiniz hazır elbiseyi giymek daha kolay ve zahmetsiz olur sandım. Ama öyle olmadı. Kişiliğimi size sevdirmeye çalıştıkça, daha çok yoruldum ve güçsüzleştim. Git gide size ve sizin beni beğenmenize bağımlı oldum. Size hayır dediğimde beni yalnız bırakmanızdan ödüm kopuyordu. Size her evet dediğimde, kendi istediği okulu okumak, enstrüman çalmak, şarkı söyleyip, dans etmek ve başka bir kentte yaşamak isteyen kendime hayır dediğimi fark edemedim. Yalnız yaşamamdan korkuyordunuz, yapabileceğime inanmıyordunuz. Sizin korkunuz benim oldu; ben de yapamayacağıma inandım. Oysa yalnız kalmaktan asıl korkan sizdiniz. O yüzden asla sizi yalnız bırakamayacak, bağımlı bir çocuk yetiştirdiniz.

Sevgili arkadaşlarım

Siz bana bencil demeyin diye birey olmayı unuttum. Uyumlu olmaya çalışırken sürekli boyun eğen insan oldum. Hatalarınızı hoş göreyim derken, sürekli taviz veren oldum. Sizse kendi hatalarınızı kabul etmeyi zayıflık saydınız. Hiçbir konuda özür dilemediniz benden. Kendime acıktığımda, sizlerin ''like'' larıyla beslenmeye çalıştım. Besin değeri yoktu ''like''larınızın; ruhen bir deri bir kemik kaldım. Sizin beni nasıl algıladığınız, gerçekte nasıl hissettiğimden, kim olduğumdan daha önemli olmuştu. Beni güzel ve başarılı buluyorsanız, öyle hissediyorum. Yorumlarınız en büyük ölçü kaynağımdı. Olumlu yorumlar varsa doğru yoldaydım. Doğru yolda olduğumu düşündüğüm ya da hissettiğim için değil. Yapayalnız sahilde dolaşırken, yüzümde kocaman bir gülümsemeyle ''Hayat Güzeldir'' öz çekimleri yaptım. Özüm kalmamıştı oysa ki. Spor salonuna gitmekten nefret etmeme rağmen, koşu bandında mutlu ve sağlıklı pozlar verdim. Kendime iyi baktığımı düşünün diye. Bir ''kendim'' kalmamıştı oysa ki.

Ve Sen...

Ben değersizdim, yetersizdim ve sevilmeyi hak etmiyordum. Evet içten içe inanıyordum buna. Ve sen bunu doğrulayan kişi oldun. Hatta ben seni bundan sevdim belki de. İçimizdeki yaralar, varlıklarını sürdürebilmek için kendilerini devam ettirecek, pekiştirecek kişileri bulurlar hep. Ben de seni buldum. Bildiğim bir şeyi sürdürmenin sahte güvenini yaşadım. Annemle babamın beni kontrol altında tutabilmek için sürekli korku empoze ederek açtıkları yaralar, bilmediğim yaralardan daha güvenli ve tanıdık geldi. Yani sen tanıdıktın. Belki seni çok mutlu edersem, vazgeçilmez olurdum ve varlığım bir anlam kazanırdı. Çünkü değerli hissedebilmek için kriterim, senden gördüğüm ilgi olmuştu. Bana iyi davranırsan iyiydim, beni görmezden geldiğinde görünmezdim. Sen de karşılığında hep küçümseyip eleştirirdin beni. Burnumla, dişlerimle dalga geçer, insanların içinde sesini yükseltip terslerdin. Bunlar aslında benim değersizliğimi değil, senin nasıl bir insan olduğunu gösterirdi ama ben görmezdim. Hatta asıl küçümsediğin ve kaçtığın kişi de ben değil, kendindin. O kadar değersiz görüyordun ki benliğini, seni sevdiğim için beni de küçümsüyordun. Çünkü değersiz birini ancak değersiz biri sevebilirdi. Ve ben seni seviyordum. Sen ise ancak işine yaradığım zamanlarda varlığımı fark ediyordun. Ancak seni onayladığımda duyuyordun sesimi. Her kendim olduğumda ise beni dışlıyor, önemsiz hissetmemi sağlıyordun. Git gide vazgeçtim o yüzden kendim olmaktan. Yeter ki beni onayla ve takdir et diye gereken neyse onu yaptım.

İşin komik yanı, tüm bunlara rağmen, bir tarafım kendini güçlü sanıyordu. Çünkü güçlü olmayı senin psikolojik saldırılarına katlanabilmek, öfkemi, tepkilerimi bastırabilmek sanıyordum. Asıl güçlü olmak ise duygularımı dile getirmek ve kendime sahip çıkmaktı tabi ama ortada sahip çıkabileceğim bir ''kendim'' kalmamıştı. Yani gidersen yapayalnız kalacaktım. Çok korkuyordum. Ve gittin.

Seni kaybetmek, bana kendimi kazandırdı.
Güç sandığın gölgen ile zayıflığımı örtmeye çalıştığımı fark ettim önce. Seni büyütmek için kendimi küçülttüğümü... İçimdeki bilge dedi ki, yaralarınla yüzleşmemek için onların üzerini arkadaşlarının, ailenin, sevgilinin ilgisiyle kapatmaya çalışman işe yaramaz. O yara daha çok büyür, iltihaplanır. Haklıydı. Kendime bir açık kalp ameliyatı yapma zamanım gelmişti. Sonra sen tekrar aradın. Beni sevdiğinden değildi biliyordum, sadece ilgime ve yönetebileceğin birine ihtiyaç duyduğun için... Ben de seni sevmiyordum, biliyordum. Ama açık kalp ameliyatı yapmak zor işti. Onun yerine alıştığım düzene geri dönmeyi özlüyordu bir yanım. Dönmedim. Sana. Döndüm. Kendime. Deştim içimi dışımı. Canım çok yandı ameliyat sırasında. Annemin korkularını, babamın yargılarını, aşk sandığım iltihapları, bağ sandığım tüm bağımlılıkları tek tek koparmaya başladım. Hala koparıyorum. Kolay değil, yoruluyorum. Bazen, kendi ayaklarımın üzerinde duracağım diye oturmayı da unutuyorum. Hatta pek çok şeyi unutuyorum.

Tek bir şey hariç...
Kendimi...
Unutmuyorum...


Yorum Yaz