Rap Müzikte Mekanın Sahibi Kim?
Rap müzik, yasaklı maddeleri pohpohlayan, Amerikan özentisi imgeleri pompalayan bir anlamsız sözler yumağına mı dönüştü, yoksa tam aksine anlamlı bir baş kaldırış, gerekli bir isyan ve özgürlük sembolüne mi?
Sizde durumlar nasıl bilmiyorum ama Rap müzik deyince benim kafam çok karışıyor. Kimileri için Rap müzik, sistemin çarpıklıklarına, haksızlığa, eşitsizliğe, ırkçılığa karşı duran, kafasının dikine giden bir kültür. Dayatılan yaşam biçimlerine ve rollerine çomak sokarak özgürlük arayan, müzik piyasasının kısır döngülerine de çelme takan bir başkaldırı... Hatta bu bağlamda rock müzikle de çok benzer bir duruşa sahip. Ama şimdi bakıyorum insanların çoğunun aklına rap deyince silahlar, çeteler, bikinili popo sallayan kızlar, keşler, alkolikler ve son model arabalar geliyor. Kimileri bu durumu Rapçilerin artık Amerikan özentisi olmasına bağlıyor. Kimileri onların ahlak dışı ve özellikle gençleri kötü etkileyen söz ve kliplerinden dem veriyor. Kimileri de içeriği ne olursa olsun, sanatsal ifade özgürlüğünün gerekliliğini savunuyor.
Benim kafam çok karışıyor. Daha önce düet yaptığım, Sansar Salvo, Taladro ve sevgili Sehabe gibi isimleri düşünüyorum. Hepsi de fazlasıyla duyarlı ve güzel insanlar. Onları düşündükçe ''Rapçiler şöyledir, böyledir'' diye atıp tutan insanların karşısına geçip, ''bırakın şu ön yargıları artık'' diyesim geliyor. Gerçi o ön yargıların altı da çok boş değil hani biliyorum. Çünkü her müziğin içinde, hayatın her alanında olduğu gibi yanlış örnekler de var. Peki ama bu yanlışa ve doğruya kim karar verecek? İşte mesele orada başlıyor. Doğru ve yanlışların birbirine karıştığı bir dünyada, benim kafam karışmasın da ne yapsın?
Ergenlik yıllarımda çok koyu bir rock dinleyicisiydim. (Hala da öyleyim aslında. Sadece artık Rock faşisti değil pek çok müzik türünün takipçisiyim). En sevdiğim grupların çoğu madde bağımlısıydı ve hatta bundan dolayı üyelerinden pek çoğu öldü. Tabi ki onlar madde kullanıyor diye o hayata özenmedim. Her duyduğumuzu yapacak olsak yandık zaten. Hatta o sevdiğim gencecik insanların ölmesi ve madde bağımlılığından dolayı yaşadıkları acılar, benim bu konuya karşı duyarlılık kazanmama ve bağımlı kişilere yardımcı olacak etkinlikler yapmama neden oldu. Peki ben özenmedim de özenenler olmamış mıdır? Olmaz olur mu? Bizler hayran olduğumuz insanların yediklerini, içtiklerini, yaşam biçimlerini taklit etmek isteriz. İçinde ölümcül maddelerin geçtiği şarkı sözleri ve uyuşmanın havalı bir şeymiş gibi göründüğü bir kültür sadece Rapte değil, pek çok müzik türünde var aslında. Ve binlerce insan da bu yıldızların yaşam tarzını taklit ediyor. Peki ne yapalım yani hepsini sansürleyelim mi? Bu gruplardan tamamen mahrum kaldığımızı düşünsenize. Hepsinin hapse atıldığını ve yasaklandıklarını? Dünyada Beatles yasaklansaydı, bir sürü muhteşem şarkıdan mahrum kalacaktık. Ve o şarkıların ruhlarımıza kattığı pek çok zenginlikten de. Sonra Beatles'ın zararlı olduğunu, tutuklanması gerektiğini söyleyenler, gün gelip şort giymenin de zararlı olduğunu, sapıklığa özendirdiğini söyleyebilir. Çünkü yasaklamak da bir çeşit bağımlılıktır adeta. Güç sahipleri bir kez yasağın tadına baktı mı, kendilerini yenilerinin tadına bakmaktan, yeni yasaklar icat etmekten alı koyamazlar. Sonra etrafta, bizim nasıl yaşamamız gerektiğini, ne giyip, ne yiyip, ne içeceğimizi emreden, buna karar veren demir parmaklıklar oluşur. Hem de öyle bir hızla oluşur ki içine düştüğümüz hapishaneyi fark edemeyiz bile. Peki çözüm ne? Bireylere karar verme hakkı tanımak mı? Herkes özgür olsun ve neyin iyi neyin kötü olduğunu kendileri mi karar versin? Yani kim ne yaparsa yapsın, nasıl bir hayat yaşarsa yaşasın, o kişiye özenip özenmemek kendi elimizde ve bu bizim sorumluluğumuzda mı olsun? Peki tamam ama 12 yaşındaki bir çocuk buna nasıl karar verecek? Çok hayranlık duyduğu ''kafası çok güzel'' ağabeylerini izlediğinde, nasıl bir şey yahu bu kafa güzelliği diye merak etmeyecek mi?
Eğri oturup doğru konuşalım. Uyuşturucu ticareti yapan büyük karteller müziği bir araç olarak kullanıyor. Yıllardır hem de. Çünkü müzik çok etkili bir silah (evet onlar için bir silah). Sürekli uyuşturucu madde isimleri içeren sözler müzikle dile dolanıyor ve o tarz bir yaşam normalleşiyor, hatta özendiriliyor. Kullanmayanlar süt çocuğu ya da tıfıl olarak aşağılanıyor. Örneğin ABD’de çok büyük çeteler var ve bunlar hip hop’ın doğuşunda bizzat etkililer. Yasa dışı madde satışından tutun da kadın ve silah ticaretine kadar pek çok kirli işe bulaşıp, müzik üzerinden de parayı döndürüyorlar. Yasak maddenin reklamı yasal yoldan yapılamaz biliyorsunuz. O yüzden müziğin içine, sözlerin arasına ve ünlülerin imajına yerleştiriliyor. Ayaklı uyuşturucu reklamı gibi dolaşan yıldızlar var. Ama bu sadece Rapte yaşanılan bir sorun değil. Yıllarca Rock müzik ''sex, drugs and Rock'n Roll'' üçlemesiyle anıldı. Ve aykırı olmak, asi olmak, sistemi sorgulamak aslında hep uyuşturucu kullanmak ile özdeşleştirildi. Hatta yaratıcı olmak bile o kadar çok maddelere bağlandı ki sanki bağımlı olmak, sanatçı olmanın bir mecburiyeti gibi yansıtıldı. Yaratıcılığın, farklı algı kapılarına sahip olmanın önemli bir yetenek ve uzun bir entelektüel alt yapı geliştirip çalışmakla alakası yokmuş gibi, kafayı türlü maddelerle açmak tek çareymiş gibi gösterildi. Sanat ve yaratıcılık anca bu şekilde elde ediliyorsa, sanatçının kendi başarısı nedir ki diye soran olmadı...
Rap müzik, dışarıdan eleştirile dursun, kendi içinde de kendini eleştiriyor aslında. Eskiler, yeni Rapçilerin Amerikan özentisi olduğunu savunuyor. Tabi ki bunda da doğruluk payı vardır, ama zaten ülkemizde o kadar çok şey Amerikan özentisi ki... Filmlerimiz, pop şarkılarımız, o şarkılarda geçen sözler ve klipler Amerikan özentisi değil mi? Rap mi bir tek Amerikan özentisi? Ama Amerikan Kültür ve Edebiyatı mezunu biri olarak çok net görebildiğim bazı durumlar da söz konusu. Bildiğiniz üzere hip hop, yoğunlukla siyahilerin yaşadığı New York Bronx’taki bunalımlı bir ortamda ortaya çıktı. Irkçılık, çeteler, kavgalar, işsizlik, fakirlik... Özellikle de Amerika'da siyahların, beyazlardan gördükleri ırkçılık karşısında sürdürdükleri bir müzikal baş kaldırıydı aslında rap. O yüzden hep beyaz polislerden kaçma halinden, silahlı çatışmalardan, çetelerden bahsedilmesi normaldi. Şimdi Türkiye'de böyle bir ortam yokken, sürekli ''polislerden kaçıyoruz, çok gangsteriz'' tripleri biraz komik kaçıyor tabi. Hatta Norm Ender'in son şarkısında ''polisler niye peşimizde?'' diyerek diğer meslektaşlarıyla hafif dalga geçtiği bir bölüm var.
Tabi rapçiler kendi içlerinde tartıştıkları gibi klişe pop şarkılarındaki suya sabuna dokunmayan ya da öyle gereksiz atar giden yapan boş sözlere de kızıyorlar. Ama son dönemdeki rap şarkıların içinin de çok dolu olduğunu söylemek ne kadar doğru? Yine Norm'dan örnek vereyim. Son şarkısında kendi meslektaşlarının sözlerinin boşluğunu eleştirdiği bir bölüm var: ''Sabah yaptım krep krep. Ne güzel oldu breh breh'' sözlerini ne zaman duysam gerçekten gülümsemeye başlıyorum.
Rap'in popülerleşmesini insanların pop müzikten sıkılmasına bağlayan bazı kesimler var. Acaba gerçekten öyle mi yoksa, rap muhalif duruşunu kaybedip poplaştığı için mi popüler olmaya başladı? Günümüzde endüstri nesnesi haline getirilmeyen bir şey kaldı mı ki rap kalsın? İçi boşaltılıp güzel paketlenen ve çok satan ürünlere dönüşen tüm alternatif ve underground işler gibi rap müzik de bu kültürel yozlaşmadan nasibini alıyor. Ben Fero'nun yaptığı şarkıda, Demet Akalın'ı bir eleştiri değil övgü nesnesi olarak kullanması da aslında çok net olarak şunu gösteriyor: Ben Fero da pop kültürün kendisini bir nesne olarak kullanmasından hiç rahatsız değil. Ama tabi Rap'in muhalif yanını ve anlamını korumak isteyenler durumdan rahatsız.
Evet gördüğünüz gibi benim de pek çokları gibi kafam karışık. Ama olsun kafa karışıklığı iyidir. En azından bir taraf olmak zorunda kalmadan farklı bakış açılarına açık olabilmek önemli bir özgürlük. Bir yandan da rap müzikteki yozlaşmaya çok da şaşırmamak lazım. Çünkü neremiz doğru ki? Sanki TV'deki abuk subuk, erkek egemen ve kabadayılığı, silah kullanmayı erkeklikmiş gibi gösteren diziler, kadına şiddeti, dedikoduyu normalleştiren programlar, ya da öpüşmeyi bile ayıp bulup sanki öpüşen birini görünce halkın namusu gidecekmiş gibi aşırı sansür uygulayan sistemler ne kadar normal? Aşırı baskı ve sansür de bir çeşit uyuşturucu değil mi? Peki bu uyuşturucudan bizi kim koruyacak?
Aydilge...